Beyanları Mahkumiyet Kararına Esas Alınan Tanığın Duruşmada Sorgulanamamasının, Tanık Sorgulama Hakkının İhlali Teşkil Ettiğine Dair Anayasa Mahkemesi Kararı

Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü, 2 Haziran 2020 tarihli ve 2017/21825 Başvuru Numaralı kararında; beyanları mahkûmiyet kararına esas alınan tanığın duruşmada sorgulanamaması nedeniyle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. 

Karara konu olayda müşteki, başvurucunun da aralarında olduğu bazı kişilerin ellerini ve ayaklarını bağlayıp kendisine zorla senet imzalattırdıklarını iddia ederek bu kişilerden şikâyetçi olmuştur. Başvurucu, Ağır Ceza Mahkemesince yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Kendisine suç isnadında bulunan tanığı sorgulayamadığını belirten başvurucu temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Yargıtay mahkûmiyet kararını onamıştır. Başvurucu ise beyanları mahkûmiyet kararına esas alınan tanığın duruşmada sorgulanamaması nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Yüksek Mahkeme'ye göre,

Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara ilişkin olarak birçok kararında tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkanına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir. Diğer yandan bir mahkumiyet -sadece veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkanı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur.

Somut olayda başvurucu ile birlikte aynı suçlardan yargılanan S.K. Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) vasıtasıyla Mahkemece dinlenmiştir. S.K. savunmasında müştekiye karşı işlenen suçlara yönelik anlatımında başvurucu aleyhine beyanda bulunmuştur. Bu beyanlar nedeniyle başvurucunun tanık sorgulama hakkına ilişkin güvencelerden yararlanması gerektiği açıktır.

Mahkeme, yakalanmasına karar verdiği S.K.nın duruşmada sorgulanamamasının geçerli bir nedeni olup olmadığını belirtmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun tanık sorgulama imkânından yararlandırılmamasının gerekçelendirilmesi yükümlülüğü somut olayda kamu makamları tarafından yerine getirilmemiştir. Davayla ilgili bilgi ve belgelerin incelenmesi neticesinde gerekçenin bütünü dikkate alındığında mahkûmiyet hükmü kurulmasında S.K.nın beyanlarının belirleyici olduğu anlaşılmıştır.

Mahkeme, savunması sırasında başvurucu aleyhinde beyanda bulunan S.K.nın beyanlarını duruşmada okumuştur. Başvurucu, bu beyanlara karşı itirazlarını ve savunmasını sözlü ve yazılı olarak yapabilmiştir. Tüm bu hususların telafi edici imkanlar olarak değerlendirilmesi mümkündür. Ancak müşteki Mahkemede sonraki beyanında başvurucunun olay yerinde olmadığını, atılı suçları işleyenler arasında bulunmadığını ifade etmiştir.

Müştekinin bu beyanı da dikkate alındığında belirtilen hususların başvurucunun savunma hakkına yönelik kısıtlamayı telafi edecek nitelikte olmadığı değerlendirilmiştir. Dolayısıyla somut olayda duruşmada sorgulanmayan tanığın ifadesine dayanılarak mahkûmiyet hükmü kurulmasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.